10 Nisan 2017 Pazartesi

Przypadek (1987)


Dünyada insanların tercihlerinden daha üstün bir kader ya da determinizm (wikipediaya göre evrenin işleyişinin, evrende gerçekleşen olayların çeşitli bilimsel yasalarla, örneğin fizik yasaları ile, belirlenmiş olduğunu ve bu belirlenmiş olayların gerçekleşmelerinin zorunlu olduğunu öne süren öğretidir.) bulunduğuna inanan Kieslowski için “bir insanın komünist ya da müreffeh bir kapitalist olmasından, dinsiz ya da dindar olmasından daha önemli aşk, ölüm, yalnızlık, nefret, kaygı gibi şeyler bulunmaktadır." "Bunlar pek sözünü etmediğimiz ama birlikte yaşadığımız, hayatımıza yön veren şeylerdir” diyen Kieslowski, yüzeysel bir izlemeyle tek seferde anlamanın neredeyse imkansız olduğu bu filminde Witek'in hayatının dönüm noktasında yaşadığı bir olayın üç farklı versiyonunu ayrı ayrı göstererek, Witek'in yaşayacağı duygular ve deneyimler bakımından sonucun pek de değişmeyeceğini söylüyor.

1956'da Poznan olayları sırasında babası protesto gösterilerinde iken annesi Witek'i doğurmak üzere hastanededir. Ortalık yaralı kaynıyordur, kadınla hastanede ilgilenemezler yeterince. Kadın ikiz doğurmaktadır. Witek doğar, diğerleri ölür. Bu olayla birlikte babası Witek'in doktor olmasını istemekte, hatta onu buna zorlamaktadır. Witek'in notlarını babası beğenmez ve onu en çok mutlu edecek şeyin onun o notları veren hocaları yenmesi olacağını söyler. Witek tıp fakültesinde 4. sınıfta iken babası hastaneye kaldırılırken, Witek telefonla konuşur. Babası ona mecbur değilsin der ama neye mecbur olmadığını söylemez, söyleyemez. Bir kaç saat sonra da ölür. Witek'in yanında eski öğretmeninden nefret eden, hatta onu keserken hayal eden tıp fakültesinden sınıf arkadaşı Olga vardır. Nefret ettiği eski öğretmeninin otopssisinden rahatsız olup çıkınca, Witek onu teselli ederken birbirlerine aşık olmuşlardır. Babası ölünce Witek, ne yapacağını bilemez bir halde, hıçkıra hıçkıra istasyonda ağlarken istasyon güvenliğine yakalanır. Bu, filmde anlatılan totaliter baskı ilk tanışmasıdır. Witek okula ara vermeye karar verir ve tıp fakültesi dekanından izin alır. Varşova trenine bir bilet alır, ama tren kalkmıştır. Witek trenin arkasından koşar. Bu anda film üç farklı olasılığa bölünür:

1. Witek treni yakalar ve biner.

Witek trende "treni kaçırmadığın için şanslısın" diyen Werner ile tanışır. Werner onu hapishanede beraber yattıkları muhalif lider Adam'a yönlendirir. Adam 1949'da casus olduğu şüphesiyle hapse atılmıştır. Werner, Adam'ın karısı Krystina'ya yardım etmiş, onu Adam'ın casus olmadığına ikna etmeye çalışmıştır. Bu sıralarda Werner Krystina'ya aşık olmuştur. Bir süre sonra Werner'i de hapse atarlar, parti için mahkemede yapmadığı suçları itiraf etmiştir. Werner de hapse atılınca Krystina, ikisinin de casus falan olmadığına inanmış ve komunist partiye inancını tümüyle yitirmiştir. Krystina Werner'i de Adam'ı da hapiste ziyaret etmeye başlamıştır. Hapisten ilk çıkan Adam olunca Krystina ile Adam evliliklerine devam ederler. Bir yıl sonra Werner hapisten çıktığında işkenceler sonucu topal kalmış kendini yalnızlığa mahkum etmiştir. Adam'ın liderliğindeki muhalefete yardım etmektedir ama hayattan hiçbir beklentisi kalmamış, ölümü beklemektedir aslında. İşi bırakıp, Fransa'ya gidecektir. Werner Adam ile Witek'i tanıştırır. Adam Witek'e kartını verir ve bir ihtiyacı olduğunda aramasını söyler. Witek Werner'a ne yapmalıyım diye sorar ve ne istersen onu yap cevabını alır.

Witek de işte böylece "biz başarısız olduk, belki sen başarırsın" diyen Werner'in yönlendirmesiyle partiye karşı tehlikeli bir mücadelenin içinde bulur kendini. Partiye üye olur, "içeri girmelidir, hiçbirşey dışarıdan düzeltilemez." O sırada ilk aşkı Czuszka'yı tesadüfen bulur. Werner evini Witek'e bırakıp Fransa'ya gider. Witek de ilk aşkıyla yeniden beraber olmaya başlar. 

Witek'in siyasi kariyeri Adam'ın desteğiyle parti içinde hızla ilerlemektedir. Diğer taraftan da muhalefet için kitaplar yazmaktadır. Fransa'ya gidip, muhalefete uluslararası destek arayacaktır, pasaportunu, vizesini almıştır. Werner Fransa'dan dönmüş batı sistemini, teknolojisini öve öve bitirememiştir. O sırada Czuszka'nın organize ettiği yasa dışı yayınlar yakalanır ve polis kızı tutuklar. Kızı ihbar eden Adam'ın adamlarıdır, Witek'i ise korumuşlardır. Witek Adam'a öfeksini kusar ve onun hareketiyle tüm bağlarını kopartır. Oysa sıkı bir komunist olan halası onun parti üyesi olduğunu ve memleketi için çalışacağını öğrendiğinde çok sevinmiştir. Werner'a kendisini memleketi düzeltebileceğine inandırdığı için bağırır, çağırır ve evini terk eder. Tam giderken Werner ona Paris biletini verir. 

Czuszka serbest bırakılmıştır, ama artık Witek'in bir muhbir olduğuna inandığı için yüzüne bile bakmaz. Ona Fransa'ya gitmesini söyler. Witek havaalanına geldiğinde Fransa'ya gidemez, Lublin ve Lodz'daki grevler nedeniyle parti oralardaki vatandaşlara yardım etmelerini istemektedir. Witek çıldırır ve havaalanından koşarak ayrılıp istasyona gider ve Varşova'ya bir bilet daha alır. 

2. Witek treni kaçırır ve o sinirle daha önce kendisini yakalamış olan istasyon güvenlikçisi ile kavga eder.

Olay karakola ve mahkemeye intikal eder, Witek 30 gün kamu hizmeti cezası alır. Kamu hizmeti bir parkı çiçeklendirmektir. Orada Marek ile tanışır. Marek inançlı bir katoliktir, evinde dini toplantılara izin verdiği için kamu hizmeti cezası almıştır. Bu defa parti yerine kiliseye çıkacaktır Witek'in yolu. Marek onu rahip Stefan ile tanıştırır. Kilise de memleketin gidişatından rahatsızdır ve dolayısıyla devletten baskı görüyordur. Witek yine devlet tarafından izleniyordur. 

Evinde izin verdiği bir dini toplantıda Kieslowski'nin kader inancı bir şarkıyla şöyle dile getirilir:

"Tohumları rüzgara attık, nereye düşeceklerini bilemeyiz.
Ürünleri kimin toplayacağını bilemeyiz, hasat zamanında kimin şarkı söyleyeceğini.
Saban ve tırmıklara ihtiyacımız olsa da, kurak tarlalarımızı ekmeliyiz.
Rüzgar tohumlarımızı yok etse de, kargalar ekinlerimize saldırsa da."

Witek o toplantıda tesadüfen devlet baskısından Danimarka'ya kaçan çocukluk arkadaşı yahudi Daniel ile ablası Wera ile karşılaşır. Wera, Witek ve Daniel'dan 6 yaş büyüktür ve aşık olduğu için Danimarka'ya gitmemiştir. "1968'de adamın biri Wera'ya 'Yahudiler İsrail'e!' diye bağırmış. Bir başka adam da bağıran adama ona tokat atmış, ve Wera da tokat atan adama aşık olmuştur. Sonra üniversiteden atılınca da adamla evlenmiştir. 

Daniel ise annesi vefat ettiği için yalnızca bir iki günlüğüne Polonya'ya gelmiştir. Daniel'in annesi babasından boşanmış ve yalnız ölmüştür. Daniel Danimarka'da kendini yabancı hissetmekte, Polonya'nın özlemini çekmektedir. Daniel Danimarka'ya dönerken, Witek de Wera ile işi pişirmek üzeredir. Beklenmedik misafirlerini trenle uğurladıktan sonra Witek rahip Stfan'ın yanına döner. İsa'nın acı içinde tüm olanı biteni izlediği bir ilüstrasyonunu görür Witek, Stefan'ın kilisesinde. İsa'nın gözü açılıp kapanmaktadır. Witek o an vaftiz olmaya karar verir. Hayatta bir amacı olsun ister, rahip Stefan partiye katılmasını tavsiye eder ama Witek'e göre onlar bilmiyorlardır. Rahip dua etmesini tavsiye eder bu defa. Witek tanrıdan sadece var olmasını diler.  

Witek bu defa yasa dışı dini broşür basmaya başlar ve bu defa Katolik Gençler Derneği dünya toplantısına katılmak üzere Fransa'ya gitmek için pasaport ve vize alır. Fakat zaten izlenmekte olan Witek'i polis karakola çeker ve ondan muhbir olmasını ister. Witek bu defa da reddeder ve Fransa'ya yine gidemez. 

Wera annesinin mezarını ziyarete gelmiştir, Witek ile tekrar buluşurlar. Wera köksüzdür, ataları hakkında hiçbirşey bilmemektedir. Konuşmalarından anlarız ki, Witek'in büyük dedesi de, dedesi de ve babası da kadere boyun eğen insanlardan olmamışlardır. Witek'in ailesinin tarihi, Polonya isyanlar ve direnişler tarihi gibidir. Witek ile Wera işi pişirirlerken, Marek gelir ama Witek kapıyı açmaz. Polis dini broşür bastıkları yeri bulmuş, arkadaşları tutuklanmıştır. Dekanın oğlu da tutuklananlar arasındadır. Witek Wera ile beraber olduğu için o sırada orada değildir ve Marek onu muhbir sanır, bir daha da yüzüne bile bakmaz. 

Witek rahip Stefan'a gider, Stefan da tıpkı ilk kısımdaki Adam gibi Witek'i sakinleştirmeye çalışır, "herşey yoluna girecek" der. Onu Fransa'ya tekrar çağırır. Witek reddeder ve kiliseyle tüm bağlarını kopararak Wera'nın evine gider, yolu da ilk kısımdaki Werner'a sorar :) Wera evde yoktur, kapıyı kocası açar, Wera da Witek'in evine gitmiş, kapısında dört saat beklemiştir. Radyodan Varşova'da grev haberleri dinlerlerken sıkı komunist hala Witek'e, "şimdi yurt dışına çıkmadığın için memnunum" der. Oysa Witek vaftiz olmaya karar verdiği gün inancını sorgulayan rahip Stefan'a dediği gibi "sesini yükseltmeye, sessiz kalmamaya karar vermiştir." Evden koşarak çıkar ve Varşova'ya bir bilet daha alır.     

3. Witek treni kaçırır ve istasyonda Olga ile karşılaşır.

Olga ona aşık olmuştur ve onun okuluna devam etmesini istemektedir. Witek de treni kaçırınca bu durumu anlar ve bu defa da Olga'ya teslim olur. Fakülte dekanına okuluna devam etmek istediğini söyler. Dekan kabul eder ve Witek Olga ile evlenir, üstelik Olga üç aylık hamiledir. Fakülteden mezun olur, doktor olmuştur. Dekan akademide kalmasını ister, Witek kabul eder. sıkı komunist hala durumdan mutludur, çocukla ilgilenir. 

Devletten daha iyi bir iş teklifi alır Witek ve reddetmek ister. Dekan ile çalışmak daha huzurludur. Dekan tanrıya inanıp inanmadığını sorar Witek'e. Witek hayır der. Dekan sen yine partidekilere tanrıya inandığını söyle, seni rahat bırakırlar der. Dekan da Parti'ye inanmıyorum diyerek onları başından atıştır daha önce ama o zaman sinirlendikleri için senin rahat bırakmazlar der. 

Havacılık üniversitesi ilanlarından muzdarip tıp fakültesi öğrencileri bilim adamlarından imza toplamaktadır. Witek'in de imzasını isterler, Witek imzalamaz. Oysa, broşür bastığı için dekanın oğlu da okuldan atılmak istenenlerden biridir ve tutukludur. İmza kampanyası bunu protesto etmek için de yapılmıştır. Dekan oğluyla ilgili sorunu halletmek için Varşova'ya giderken, Libya'da vereceği konferansı da Witek'in vermesini ister. Dekan fakülteden atılacağını düşünmektedir. Witek kabul eder ve karısının doğum günüyle çakıştığı için uçağın tarihini havayolu şirketine değiştirtir. 

Karısının doğum gününü evde kutladıkları gece, karısı gitme der. Witek dinlemez, karar vermiştir ve gidecektir. Bir bebekleri daha olacaktır Witek ile Olga'nın. Witek gider, havaalanında rahip Stefan'ı ve arkadaşlarını görür, Fransa'ya aynı uçakla gideceklerdir. Uçağa biner ve uçak havalandıktan kısa bir süre sonra patlar. Witek yine Fransa'ya gidemez.

Witek, üç hikayede de birbirine oldukça paralel hikayeler yaşamıştır. İlkinde partinin içinde, ikincisinde partinin karşısında olmayı ve üçüncüsünde de partinin hiçbir yerinde olmamayı seçmiştir. Ama sonuçta hiçbirinde Polonya'dan ayrılıp da Fransa'ya ayak basamamıştır. İlkinde Werner, ikincisinde Marek ve üçüncüsünde Olga tarafından yönlendirilmiş, kaderini hep başkalarının eline bırakmıştır. 

Esasen öncesinde de kaderini babasına teslim etmiş Witek'in bu durumu şaşırtıcı değildir. Şaşırtıcı olan Kieslowski'nin bu hikayesinde kaderini kendsii çizmeye çalışan bir karakter yerine Witek'i kullanmış olmasıdır. Kieslowski'nin inandığı kader anlayışına uygun karakter tabii ki Witek'tir ama mesela Howard Roark gibi bir Ayn Rand karakteri üzerinden bu hikayeyi anlatabilmiş olsa çok daha fazla ilgimi çekerdi. Kimbilir belki de bu mümkün değildir. 

İlk izlemede anlamanın da, keyif almanın da mümkün olmadığı bu filmi anladığımı düşündükten sonra da pek sevemedim. İzlemesem de olurdu diyorum. Bu filmden sonra benzer temada 1990'da Mr. Destiny ve 1998'de Sliding Doors çekildi, her iki filmin de bu filmden esinlenmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

Derecelendirme: 6/10.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder